Kayıtlar

Ders: Ahlak Konu: Emre Belözoğlu

Küfür etmenin psikolojide, sosyolojide, felsefede ve bilimde birçok açıklaması bulunuyor. Kişinin içerisinde bulunduğu psikolojik duruma ve yetiştiği çevrenin etkisiyle zaman zaman başvurduğu küfür etme eylemi, bazı araştırmalarda üstün zekalıların özellikle tercih ettiği bir yol olarak da karşımıza çıkıyor.  Toplum genelinde pek nahoş bir durum olarak görülen küfür ve küfür etme eylemi, devletin farklı kurumları tarafından da farklı şekillerde yorumlanıyor. Mesela Türk Dil Kurumu, küfür etmeyi, onur kırma ve küçük düşürücü hareket olarak tanımlarken aynı eylem Türkiye Futbol Federasyonu’nun sözlüğünde sevgi, saygı ve hoşgörü şeklinde geçiyor! *** Böyle bir giriş yapmamdan konuyu nereye taşıyacağımı anlamış, tahmin etmiş olabilirsiniz. Anlayamayanlar için konumuz: Emre Belözoğlu… Pazar günü oynanan karşılaşmanın son dakikalarında hakeme itiraz etmesi nedeniyle sarı kartla cezalandırılan Belözoğlu, vurgulayarak söylemekte fayda var, ‘hakeme ettiği küfür’ nedeniyle 2’n

Lucescu’yla nereye kadar?

2000 senesinin yazında gelmişti Türkiye’ye. O yıl UEFA Kupası’nı kazanmış Galatasaray emanet edilmişti kendisine. Fatih Terim’in yakaladığı başarıların ardından “Acaba O’nun yerini doldurabilecek mi?” soruları eşliğinde çıktığı ilk resmi maç Süper Kupa Finali’ydi ve rakip İspanyol devi Real Madrid’di. Rakibini uzatmalar sonunda devirip kupayı söktü aldı. Aynı sezon Galatasaray’a Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynattı. Ertesi yıl ise ligde şampiyon yaptı. Dönemin Başkanı Özhan Canaydın’ın Fatih Terim’i takımın başına tekrar getirmek istemesi sebebiyle Galatasaray’daki görevine son verildi. Başarılı bir teknik adamdı. Elbette iş bulurdu. 100’üncü yılını kutlayacak olan Beşiktaş harika bir kadro kurmuştu. Takımı da O’na emanet ettiler. Beklenildiği gibi siyah beyazlılarda da şampiyonluk ipini göğüsledi. Taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanan bir isimdi O. Teknik direktör değiştirmek isteyen her takımın 1 numaralı adayı, gazete editörlerinin velinimetiydi. Uzun bir sür

Nedir bu yabancılarla alıp veremediğiniz?

Ligin 8’inci haftasında ‘Yabancı Kuralı’ tartışmaları yeniden alevlendi. Bu fitili ateşleyen Galatasaray’ın Konyaspor deplasmanında sahaya 11 yabancı oyuncu ile çıkması oldu. Yine Cumartesi günü oynanan maçlarda Antalyaspor 10, Alanyaspor 9, Karabükspor 8, Başakşehir 8, Göztepe 8 ve Konyaspor 7 yabancı oyuncuyla sahada mücadele etti. Türkiye’deki futbol yasalarının kulüplere verdiği haklar neticesinde takımların bu kadar yabacı oyuncuyla sahada mücadele etmesinde elbette bir sıkıntı yok. Ancak bundan kendisine pay çıkarıp, televizyonda, gazete köşelerinde kendilerine konuşacak, yazacak birkaç kelime arayan bazı futbol dehaları! bu durumu ağır bir şekilde eleştiriyor. Hepsi de tek bir ağızdan sözleşmiş gibi bu durumun Türkiye A Milli Futbol Takımı’nı olumsuz etkilediğini ve sürekli yabancı oyuncuların sahada oynaması nedeniyle uluslararası turnuvalarda başarısız olduğumuzu ve Dünya Kupası’na gidemediğimizi iddia ediyorlar. Deli saçmalığı… Bundan önceki yıllarda yabancı sını

Bu kahramanlarımızı unutmayalım

Uğur Özcan: Antrenör. Cudi Dağı'nda mayına basması sonucu bir ayağını kaybetti Osman Çakmak: Takım kaptanı. Şırnak'ta mayına basması sonucu sol ayağını kaybetti Fatih Karakuş: Kaleci. Yüksek gerilim hattına temas edince sol kolunu kaybetti Selim Karadağ: Kaleci. Bebekken yanlış iğne sonucu sol kolu gelişmedi Alican Kuruyumaç: Tarik kazasında sağ ayağını kaybetti Muhammed yeğen: Doğuştan 1 bacağı kısa Feyyaz Gözüaçık: Doğuştan bir bacağı yok Serkan Dereli: Doğuştan bir bacağı yok Barış Telli: 4 yaşında geçirdiği bir trafik kazasında sağ ayağını kaybetti Fatih Şentürk: Motor kazası sonucu sol ayağını kaybetti Kemal Güneş: 11 yaşında bir kepçe yuvasından çıkarak üzerine düştü. Bu kazada sol bacağını kaybetti. Ömer Güleryüz: Havale geçirdi, sol bacağı gelişmedi. Mehmet Yunsur: Tarlada saman makinesine sol ayağını kaptırdı …… Futbolla yatıp futbolla kalkan bir ülkeyiz. Gecemiz, gündüzümüz, yazımız, kışımız futbolla geçiyor. Ancak yukarıda isimleri yazan

Ya Terim olsaydı?

“Bu turnuvada benim favorim Fransa” “Olur mu abi ya, Almanya taş gibi takım. Kesin kupayı alır bu turnuvada.” “Ben her zaman güçsüzden yanayım. O yüzden bu turnuvada İzlanda’yı destekleyeceğim.” “Belçika iyi takım. En azından yarı final görürler. Demedi demeyin!” ... Bu diyalogları duymamıza çok az bir süre kaldı. Ve ne yazık ki yine bir turnuvada Türkiye’yi destekleyemeyeceğiz. Futbolla yatıp futbolla kalkan bir ülkede yine gönüller başka ülkeler ile birlikte olacak. Turnuvayı ‘O takım kazansın’ diye televizyon başında büyük bir heyecanla bekleyeceğiz. Peki, bu kadar insanın günahı ne ki birilerinin ego savaşları yüzünden hep bir burukluk yaşamak zorunda kalıyor? Öyle bir İzlanda maçı izledik ki Cuma akşamı televizyonlarımızın başında, kahrolmamak elde değil. Galip gelmek, gol atmak şöyle bir kenara dursun, orta sahayı geçmekten aciz futbolcularımız için çırpınıp durduk yine her birimiz ayrı bir köşede. Şimdiye kadar 9 maç oynadı eleme grubunda Milli Takımımız. Ancak sokağa çı

PFDK’nın buyurdukları

Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK), 5 Ekim’de gerçekleştirilen toplantıda almış olduğu 37 kararı kamuoyu ile paylaştı. Kurul, futbolculara ve kulüplere ceza yağdırırken, yine tarafsız bir tavır takındığını cümle âleme gösterdi! Alınan kararlar tam anlamıyla komedi. Tarafsızlık kuralını adeta yitiren PFDK, almış olduğu kararlarda ne yazık ki olayları objektif bir şekilde değerlendirememiş. Bu sözlerim sonrası benim de taraf olduğumu düşünenlere karşın Türkiye Futbol Federasyonu’nun resmi internet sitesinde yer alan kararları harfi harfiyen sizinle paylaşmak isterim. Birinci maddede şu açıklamaya yer verilmiş: “Aytemiz AlanyasporKulübü sporcusu GeorgıosTzavellas'ın, 1.10.2017 tarihinde oynanan Aytemiz Alanyaspor - Gençlerbirliği Süper Lig İlhan Cavcav Sezonu müsabakasında, rakip takım sporcusuna yönelik şiddetli hareketi nedeniyle takdiren3 resmi müsabakadan menve 13.000.-TL para cezası ile cezalandırılmasına”... Yine aynı açıklamanın ikinci maddesinde şöyle denilmiş: “Dem

İnadına yabancı oyuncu!

Süper Lig’de ilk düdük çaldığı günden bu yana 59 yıl geçti. Ve bu yıl 6’ıncı haftası tamamlanan ligimizde yeni bir rekor kırıldı. 6 hafta sonunda toplam 178 gol atılırken 3,29 gol ortalaması yakalandı.  En önemlisi ise, şimdiye kadar oynanan maçların hiçbiri golsüz tamamlanmadı. Taraftarlar mutlaka bir gole tanıklık etti. Tartışmasız ligimiz artık daha renkli ve daha zevkli. Oynanan futbol taraftarları cezp ederken, tribünde ve ekran başında takımlarını izleyenler daha çok heyecanlanıyor. Passolig çıktığından beri maçlar ilk defa bu kadar çok seyirciyle oynanıyor. Futbolu futbol yapan iki unsur var; Gol ve tribünde takımını destekleyen taraftar. Artık ligimizde ikisi de mevcut. En önemli soru ise şu; Peki bu nasıl oldu? Bunun elbette birden fazla cevabı var. Ama en önemlisi yabancı oyuncu serbestliği. Bu yıl başlayan bu kural sonrası takımlar yerli oyuncuya verdikleri paraların çok daha azını vererek kaliteli yabancıları ülkemize getirmeyi başardılar. Bu da güzel oyunu berab