Kayıtlar

Mart, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

CUMHURİYETİN KAYIP TRENLERİ

Resim
Türkiye Cumhuriyeti’nin ulaşım parolası demir ağlarla örmekti yurdun dört bir yanını. En ucuz, çevreye ve insan sağlığına en zararsız, en az tehlikeye sahip ulaşım ağı olan demiryolunu halka tanıtmak ve sevdirmek için, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından minyatür tren uygulaması tercih edildi. İlk örnekleri Almanya ve İngiltere’de görülen minyatür trenler, 1957 yılında Eskişehir Cer Atölyesi’nde imal edildi. Türk demiryollarının sanayi gücünün şaheser birer örneğini teşkil eden, Mehmetçik, Efe, Kocatepe ve Cumhuriyet isimli minyatür trenler 6 ayda, tamamen yerli emek ve yerli sermaye ile üretildi. Bu küçük buharlılar kendilerinden bir yıl sonra yine Eskişehir Cer Atölyesi’nde imal edilecek olan ilk ana hat Türk buharlı lokomotifi Karakurt’a da alt yapı oluşturdu. Ancak bu Türk yapısı minik trenler önce ihmal edildi sonra kayıplara karıştı. Minyatür trenler ilk olarak demiryolunun anavatanı İngiltere’de üretildi. Öncelikle İngiliz Lordları

ANAMIZ, BACIMIZ, KADINLARIMIZ…

Söze direk gireyim. Ana, bacı, avrat kelimelerinin kutsal sayıldığı ülkemizde birilerinin anası, bacısı, eşi olan kadınlarımız taciz ediliyor, tecavüze uğruyor ve öldürülüyor… Akıllanmaz olduğumuz bir gerçek. Hepimizin bildiği üzere Özgecan Aslan olayının üzerinden henüz daha bir yıl dahi geçmemişken yine genç bir kız İstanbul’un en işlek yerlerinden birinde evli ve iki çocuk babası bir caninin tecavüzüne uğradı. Durum o kadar vahim ki, canını kurtarmak isteyen genç kız sesini çıkartıp yardım bile isteyemedi. Evli ve iki çocuklu biri tarafından tecavüz edildiğini özellikle vurgulamak isterim. Bu sözde ağır ağabeyler, eşine, kızına, kardeşine laf söylendiğinde mangalda kül bırakmayan tipler genelde bu tür haberlerin baş aktörü olup gencecik umutların hayatlarını karartmayı başarıyor. Özgecan Aslan ya da geçtiğimiz hafta Bağdat Caddesi’nde tecavüze uğrayan arkadaşımız işin sadece medyaya yansıyan kısmı. Daha sönüp giden nice hayatlar barındırıyor bu ülke not defterinde.

İNSANOĞLUNUN ZOR SINAVI

Resim
Arap Baharı’nın son halkası Suriye’deki iç karışıklık Nisan 2011’de başladı. Beşinci yılını tamamlamak üzere olan savaş esnasında Suriye halkı topraklarına adını ‘kanlı harflerle’ yazdırdı. Birleşmiş Milletlerin raporlarına göre bu süre zarfında 220 bin insan canından olurken, evinden, sevdiklerinden ve yurdundan ayrılmak zorunda kalanların sayısı 4 milyonu ulaştı. Siyasi amaçlar uğruna düzenleri bozulan milyonlarca ‘can’ bugün zorlu koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. Türkiye’de kurulan mülteci kamplarında hayatlarına devam etmeye çalışan Suriyelilerin sayısı yine Birleşmiş Milletlerin yayınladığı son rapora göre 225 bin civarında. 2 milyona yakın Suriyeli ise Anadolu’nun dört bir yanına dağılarak yaşam mücadelesi veriyor. Bu durum beraberinde bazı sorunları da doğurmuyor değil. Suriyeli misafirlerini baş tacı eden de var, düzeninin bozulduğunu, rahatsız edildiklerini söyleyip Suriyelileri istemeyen de. Kendi işini kuran ya da bir iş bulup evine ekmek götürmeyi başaran