ANAMIZ, BACIMIZ, KADINLARIMIZ…
Söze
direk gireyim.
Ana,
bacı, avrat kelimelerinin kutsal sayıldığı ülkemizde birilerinin anası, bacısı,
eşi olan kadınlarımız taciz ediliyor, tecavüze uğruyor ve öldürülüyor…
Akıllanmaz
olduğumuz bir gerçek. Hepimizin bildiği üzere Özgecan Aslan olayının üzerinden
henüz daha bir yıl dahi geçmemişken yine genç bir kız İstanbul’un en işlek
yerlerinden birinde evli ve iki çocuk babası bir caninin tecavüzüne uğradı.
Durum o kadar vahim ki, canını kurtarmak isteyen genç kız sesini çıkartıp
yardım bile isteyemedi.
Evli
ve iki çocuklu biri tarafından tecavüz edildiğini özellikle vurgulamak isterim.
Bu sözde ağır ağabeyler, eşine, kızına, kardeşine laf söylendiğinde mangalda
kül bırakmayan tipler genelde bu tür haberlerin baş aktörü olup gencecik
umutların hayatlarını karartmayı başarıyor.
Özgecan
Aslan ya da geçtiğimiz hafta Bağdat Caddesi’nde tecavüze uğrayan arkadaşımız
işin sadece medyaya yansıyan kısmı. Daha sönüp giden nice hayatlar barındırıyor
bu ülke not defterinde. Türkiye ne yazık ki sokaklarında kontrolsüz vahşiliğin
yaşandığı bir kara parçası artık. Eğitimsizlik en temel sebep olmakla birlikte
yozlaşma, cahillik ve vurdumduymazlık bizi şüphesiz daha karanlık günlere hızla
sürüklüyor. Bunun başlangıcı şimdilik sadece o kızın gece 3’te orada ne
yaptığını sormak seviyesinde. Emin olabilirsiniz ki ağır önlemler alınmadığı
takdirde bu yüz kızartıcı soru bile yarın olacakların yanında çok basit bir ima
olarak kalabilir.
Yeni
Anayasa çalışmalarının yürütüldüğü şu günlerde bireyi, özellikle de kadını
koruyan yasalar yürürlüğe sokulmalı. Hele ki birinin hayatının karartıldığı bir
davada ‘iyi hal indirimi’ gibi saçma hukuk kuralları ortadan kaldırılmalı.
Özellikle insan haklarının ihlal edildiği, kadınlarımızın hayatlarının karartıldığı
bu gibi durumlarda en ağır ceza idamsa eğer, idam edilmelidir!
Toplum
olarak maalesef kadınlarımıza gereken değeri veremiyoruz. Siyaset arenasına
baktığımızda kadınlarımız yok denecek kadar az. Kendilerini savunacak
mecralarda neredeyse yoklar. Bu tür vahim olaylarının önüne geçmek,
annelerimizi ablalarımızı, eşlerimizi, çocuklarımızı korumak için erkekler
olarak adım atmalıyız. Siyasette daha çok kadın yüzü görmeliyiz. Sivil Toplum
Kuruluşlarında daha çok kadına yer vermeliyiz. O kızın gece 3’te orada ne işi
varmış sorusunu sormak yerine, gece 3’te bir erkek sokakta neden bıçakla gezer?
diye sormalıyız. Ve en önemlisi bu tür kişileri kendi içimizden dışlamalıyız.
Kadınlarımıza
destek vermediğimiz takdirde bahsi geçen haberlerde kendi tanıdıklarımızı
görmek çok canımızı yakacak. Üzülerek söylüyorum ki, mevcut şartlarda bu
durumun düzelmesi pek mümkün görünmüyor. Ama en azından uğraşabiliriz,
uğraşmalıyız…
Yorumlar
Yorum Gönder