YENİ MEDYADA HUKUKSAL DÜZENLEMELER: AVRUPA BİRLİĞİ İLE TÜRKİYE’NİN KARŞILAŞTIRILMASI
İçindekiler
1.Giriş
2. İnternet
2.1. Dünyada
internetin gelişimi
2.2.
Türkiye’ye internetin girişi
2.3.
İnternet gazeteciliği
3. Yeni Medya
3.1.
Yeni Medyanın doğuşu
3.2.
Yeni Medyada ihlal edilen etik sorunlar
4. Medya Sitelerinin Hukuki Sorumlulukları
5. Avrupa Birliği’nde İnternet Politikası
5.1.
Elektronik İmza
5.2. e-Avrupa
Hareketi
5.4. Sanal Suçlar Sözleşmesi
6.
Türkiye’nin İnternet Politikası ve Hukuksal Düzenlemeler
6.1.
Sanal Suçlar Sözleşmesi’nde Türkiye’nin Durumu
6.2. 5 Şubat 2014 Tarihli 5651
Sayılı İnternet Yasası
6.3.
Torba Yasa İle İnternete Yeniden Düzenleme
6.4.
Anayasa Mahkemesi’nin İptal Kararı
7. Sonuç
8. Kaynakça
Özet
Değişen ve gelişen Kitle İletişim Araçları sonrası ortaya
çıkan internet ve sonrasında Yeni Medya kavramı her geçen gün hayatımızda daha
fazla yer bulmaya başladı. Bu durum beraberinde çeşitli sorunları da
beraberinde getirdi. Bu makalede Yeni Medyada ortaya çıkan etik ve hukuki
problemler ve çözüm önerileri Türkiye ve Avrupa Birliği örnekleminde
incelenerek tartışılacak ve alışılagelen açıklamaların ötesinde sonuçlar
günyüzüne çıkartılmaya çalışılacaktır. Çalışmada ayrıca internet ile Yeni Medya
kavramlarının tanımı yapılmış ve gelişim süreci incelenmiştir. Avrupa Birliği
ve Türkiye’de internet üzerine yapılan hukuki düzenlemeler incelenerek
eleştirel bir bakış açısıyla sunulmaya çalışılmıştır.
Anahtar
kelimeler; Avrupa Birliği, Yeni Medya, İnternet,
5651 Sayılı Kanun, Sanal Suçlar Sözleşmesi
Giriş
Geçmişten günümüze gelene dek insanoğlu için büyük
önem arz eden iletişim olgusu Kitle İletişim Araçlarının gelişmeye başlamasıyla
birlikte bambaşka bir hal almıştır. Gerçek anlamda radyo ve televizyonla
başlayan süreç 1960’lı yılların başlarında internet kavramının ortaya çıkması
ve günümüzdeki halini almasıyla birlikte insanoğlu için vazgeçilmez bir hal
almıştır. İnternette yaşanan bu değişim ve gelişim günümüzde
bilgisayarlarımıza, tabletlerimize ve cep telefonlarımıza kadar yansımış ve
günümüzün önemli bir alanının kaplamaya başlamıştır. Bu gereklilik(kimine göre)
beraberinde hayatımız için büyük kolaylıklar getirmekle birlikte bazı
sorunların doğuşuna da ortam hazırlamıştır.
Genel anlamda medya ortamında yaşanan bu olumsuz
koşullar durumun etik anlamda değerlendirilmesi gerekliliğini ve hukuki
yaptırımlar zorunluluğunu da tartışılır hale getirmiştir. 1990’lı yılların başlarında gelişmeye ve özellikle
2000’li yıllardan sonra daha fazla kullanılmaya başlayan Yeni Medya ortamı bu
şartların oluşmasında ise hiç şüphesiz etkili olmuştur.
İnternet ortamında ortaya çıkan hukuksal
problemlerin çözümü noktasında ülkeler, kurum ve kuruluşlar önemli adımlar
atmış ve sorunları çözmeyi amaçlamıştır. Dünya üzerindeki en büyük
topluluklardan biri olarak kabul edilen Avrupa Birliği de bu örgütlerden sadece
birisidir. Avrupa Birliği yönetimi internet ortamında doğabilecek hukuksal
problemlerin çözümü için gerek üye ülkelere gerekse üye olma yolunda ilerleyen
ülkelere bu noktada yol gösterici olmuştur.
Bu çalışmada 2000’li yılların başlarında hayatımızda
daha etkin bir ol oynamaya başlayan Yeni Medya ortamında ortaya çıkan hukuksal
problemlerin incelenmesi amaçlanmıştır. Avrupa Birliği’nin ve Türkiye’nin bu
doğrultuda atmış oldukları adımlar çalışmamıza konu olmuş ve Avrupa Birliği ve
Türkiye’nin karşılaştırması yapılmıştır.
İnternet
Dünyada
internetin gelişimi
Günümüzün yaygın interaktif yeni iletişim teknolojisinin
mazisi 1969 yılına kadar götürülebilir. İleri araştırma Programları
Ajansı(ARPA) 1958 yılında, Başkan Eisenhower’ın emriyle kurulduktan sonra,
Rusların 1957 yılında Sputnik ile uzaya çıkmaları sonrası ortaya çıkan farkı
kapatmak adına ARPANET’i kurmak için harekete geçmiştir. Daha sonra ARPA
kavramı NASA’ya dönüştürülünce bu kuruluşun adı 1979 yılında İleri Savunma
Ajansı’na yani DARPA’ya dönüştürülmüştür. (Işık,2004:18)
İnternetin en çok kullanılan hizmetlerinden biri
olan e-posta hizmeti 1970’lerin başında DARPA’yla geliştirilmiş ve 1990 yılına
kadar daha çok askeri amaçla kullanılmıştır. ARPANET 1990 yılı Haziran ayında
ortadan kalkmış ve İnternet adı altında önce ABD’deki üniversiteler daha sonra
da genel kullanıcılara açılmıştır. İnternet bugünkü haliyle “Bilgisayar
Ağlarının Ağı” olarak tanımlanabilmektedir. Bu ağlara bağlı olan milyarlarca
bilgisayar kullanıcısı İnternete bağlanabilmekte ve hizmetlerden
faydalanabilmektedir. (Geray,1996:61-62)
Internet, başlangıç aşamalarında bilgisayar
uzmanları, bilim insanları ve kütüphaneciler tarafından kullanıldı. Kütüphane
katalogları dışında ilk İnternet indeksi 1989 yılında yaratıldı. 1991 yılında,
Minnesota Üniversitesi'nde ilk gerçek kullanıcı dostu İnternet arayüzü
geliştirildi. Üniversite, kampus içindeki yerel ağında bilgi ve dosyalara
erişim için basit bir menü sistemi geliştirdi. Hemen ardından ana makinelerde
kullanılan bu sistemin kişisel bilgisayarlarda da kullanım olanakları
tartışılmaya başlandı. Bir süre sonra, menü sistemini kullanıcılara da yaygınlaştıran
“Gopher” geliştirildi. Gopher, Minnesota Üniversitesi'nin maskotu olan sincap
demektir. Gopher, İnternet'te arama yapan kelimeye dayalı bir arama motorudur.
Geliştirildikten birkaç yıl sonra Dünya çapında 10.000'den fazla Gopher ortaya
çıktı.
1989 yılında başlayan fakat Gopher'dan daha yavaş
gelişen, kullanımı kolaylaştıran başka bir gelişme yaşandı. Tim Berners ve
ekibi, Avrupa Parça Fiziği Laboratuarı’nda bilgi dağıtımı için Cern adıyla
bilinen yeni bir protokol önerdiler. Bu protokol 1991 yılında günümüzde de
yaygın olarak kullanılan www (World Wide Web) adını aldı. www, hipertextlere
dayalı bir İnternet protokolüdür.
Microsoft'un tarayıcı ve İnternet servis sağlayıcı
pazarına tam olarak girmesi, ticarete dayalı İnternet'in sınırlarının gelişmesinde
başlıca rolü oynamıştır. 1998 yılında, Microsoft'un Windows 98 sürümü işletim
sistemi, İnternet tarayıcısı ile masa üstü kişisel bilgisayarlara iyi entegre
oldu. Bu sayede, İnternet çok hızlı yayılmaya başladı. Microsoft'un başarısı o
kadar yüksek oldu ki, ABD mahkemeleri rekabeti düzenlemek için Microsoft'un
faaliyetlerini ayırarak küçültme kararı aldı.
İnternetin Dünya üzerinde herhangi bir yerden her an
kullanılabilmesi, gerek tüketicilerin gerekse işletmelerin ticarî amaçla
İnternet ortamına gelmesine neden olmuştur. İnternetin son 10 yıllık dönemdeki
adaptasyonu o kadar hızlı olmuştur ki, fiziki ortamda yer alan hemen her şey
İnternet ortamına taşınmıştır. İnsanlar için tanışma, sohbet etme, alışveriş
yapma, müzik dinleme, film seyretme veya satın alma, bilgi arama vb. çok
çeşitli amaçlar için Dünya'nın her yerinde birçok ülkede çok sayıda işletme ve
tüketici İnternet ortamında boy göstermektedir.
Bütün bu hızlı gelişimine rağmen, İnternet ile
ilgili gelişmelerin sonuna gelindiği anlaşılmamalıdır. İnternetin verimli bir
pazar ortamı olabilmesi için önünde daha birçok engeller mevcuttur. Bağlantı
hızlarının artırılması, İnternet'e yönelik güvenin oluşturulması, işletme ve
tüketicilerin İnternet ortamına adaptasyonları vb. birçok alanda yapılması gereken
birçok çalışma mevcuttur.
Türkiye’ye
internetin girişi
Türkiye, internet ile 1986 yılında tanıştı. İlk
olarak Ege Üniversitesi aracılığıyla kuruldu. Bu bağlantıyı EARN ( European
Academic and Research Network ) ve BITNET ( Because İt’ s Time Network )
ortaklığı sağladı. TÜVEKA ( Türkiye Üniversiteler ve Araştırma Kurumları Ağı )
adıyla bir ağ oluşturuldu. 1991 yılına gelindiğinde yeni bir ağ ihtiyacı ortaya
çıktı ve ODTÜ ile TÜBİTAK, TR-NET ismiyle bir proje başlattılar. Bu projeye
dair ilk deney, 1992 yılında x.25 ismindeki bilgisayar ağıyla Hollanda’ ya
bağlantı gerçekleştirildi. Deneyin olumlu sonuçlanmasıyla PTT’ ye kiralık hat
başvurusu yapıldı. Türkiye 12 Nisan 1993’de TÜBİTAK-ODTÜ işbirliğiyle bir DTP
Projesi çerçevesinde İnternete bağlanmıştır. 64 Kbps hızındaki bu hat ODTÜ’den
uzun süre ülkenin tek çıktısı olmuştur. Daha sonra Ege Üniversitesi (1994),
Bilkent (1995) , Boğaziçi(1995) ve İTÜ (1996), bağlantıları gerçekleştirmiştir.
(Karaduman,2003:98)
1994-1995 Eğitim-Öğretim Yılında ODTÜ internet
tabanlı öğrenci kayıt sistemini uyguladı. 1998′ de Öğrenci Bilgi Sistemi’ ne
dönüştürüldü. 1995′te TR-Net kuruldu ve bu ilk internet servis sağlayıcımızdı.
ÖSYM sınav sonuçları ve seçim sonuçları ilk defa 1995′te internet üzerinden
açıklandı. Bu işlemde ODTÜ sunucuları kullanıldı.
Türkiye’ deki ilk sanal miting Tur-Net tarafından
gerçekleştirildi. Aynı zamanda Tur-Net 1996 yılında kurulmuştu ve ilk internet
altyapısıydı. Yine aynı yıl ULAKBİM ( Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi ),
TÜBİTAK tarafından oluşturuldu. Bu merkez kurduğu ULAKNET ağıyla bilgi hizmeti
veriyordu. 1998 senesinde ise Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı İnternet Üst Kurulu
kuruldu. Daha sonraki yıllarda ismi değiştirildi ve İnternet Kurulu olarak
işlevini yerine getirmeye devam etti.
İnternet
Gazeteciliği
Bireysel ve toplumsal mirasın kuşaktan kuşağa
aktarılmasında, kamuoyu oluşumunda ve tarihsel bilgilerin ham olarak ilk
derlenip toparlanma yeri olan geleneksel türdeki gazetelerin yanında,
internetin kullanımının yaygınlık kazanmasıyla günümüzde internet gazeteciliği
olarak anılan yeni bir gazetecilik türü ortaya çıkmıştır.
Gerek yazılı basının ve gerekse görsel medyanın
pahalı yatırımlarına gerek duymayan, diğer habercilik sektörlerine göre çok
küçük maliyetlerle, hem yazılı
basının
hem de görsel medyanın fonksiyonlarını da içeren yapısıyla internet
gazeteciliği, internet üzerinde, kısaca web olarak adlandırılan ve html
kısaltmasıyla bildiğimiz yazılım dilinde sayfalar yazılmasına olanak veren
çoklu medya ortamının kullanıma girmesiyle olanaklı olmuştur. İnternetin şu
özellikleri internet gazetesinin gelişmesinde büyük önem arz etmektedir;
·
İnternet ucuzlayan bir teknolojidir.
·
İnternet sansür edilmesi güç bir teknolojidir.
·
Birleşik bir medyumdur.
·
Hem eş anda hem de başka anlarda kullanılabilir.
·
Sahiplik yapısını ortadan kaldırmıştır.
·
Hızlıdır.
·
Alternatif kullanım olanakları vardır. (Atabek,
2003:55-85)
Gazeteler var oluş nedenleri olan haber verme
işlevlerini geleneksel yapısının yanı sıra internet ortamında da sürdürmeye
çalışan etkin bir medya ortamıdır. Haber, toplumun bilgi ve ilgisini
geliştirecek, dönüştürecek, gerçekliğin, kurgusal olarak yayımlanacak medya
organizasyonunun yapısına, teknolojisine ve ideolojisine göre yeniden
kurgulanmasıdır. Haber, içinde barındırdığı çok katmanlı yapısı nedeniyle
formel olarak düzenlenişi, tanımlanmasından ve kavramsallaştırılmasından daha
kolay bir iletişimsel yapılanmadır. Bu iletişimsel yapılanmanın internet
ortamındaki sunuş şekline farklı çalışmalar içinde online, sanal, dijital,
elektronik gazetecilik, ayrıca web ya da internet gazeteciliği de
denilmektedir.
İnternet gazeteciliği “Gazeteciliğin çeşitli yöntemlerin
kullanılarak insanların İnternet aracılığıyla bilgilendirilmesi” şeklinde
tanımlanabilir. Bir başka değişle, İnternet ortamında açılan haber servisi ve
sayfaları internet gazeteciliği ya da haberciliği, “sanal gazete” gibi adlarla
anılmaktadır. (Yüksel ve Gürcan, 2001:18)
1995 yılında gazeteler internette yayın yapmaya
başladı. Amerika’da The Washington Times, New York Times gibi gazeteler bu
yılın başında yayınlarını bire bir internete aktardılar. Aynı yıl Avrupa'da da
International Herald Tribune ve Daily Mirror gibi gazeteler sanallaştı. Kısa
bir süre sonra Türkiye de bu maceraya ayak uydurdu. İlk olarak 19 Temmuz
1995’te Aktüel Dergisi internette sayfa açtı. Leman Dergisi aynı yılın Ekim
ayında online olurken, Zaman gazetesi 2 Aralık1995 tarihinden itibaren
gazetesindeki haberi ve köşe yazılarını başlıklar halinde internet üzerinden
vermeye başladı.
Ülkemizde ilk internet gazetelerinden olan Xn, Ocak
1996’dan itibaren okuyucularına hizmet vermeye başladı. Milliyet, gazetenin
tamamını düzenli olarak 27 Kasım 1996’da online veren ilk günlük gazete oldu.
Hürriyet ve Sabah gazetelerinin internet ortamına geçiş tarihleri ise 1 Ocak
1997’dir. Daha sonraki süreçte hemen hemen tüm ulusal ölçekli gazeteler, hatta
yerel basın, kimi televizyon ve radyolar, kendi internet sitelerini kurmuş ve
bu sitelerde de habercilik yapmaya başlamışlardır. Daha önemlisi, özellikle son
iki yıl içinde ard arda haber portalları yayına girmiş, yalnızca internet
gazeteciliği yapan 70’in üzerinde site ortaya çıkmıştır.
Bu bağlamda Türkiye’de internet haberciliği iki
dönem olarak ele alınabilir. Birincisi internetin ortaya çıkışını ve gelişme
dönemini kapsayan 1995-2000 yılları arasındaki dönemdir. Bu dönemde, internet
henüz yeni gelişmekte olduğundan ve gazeteciler arasında yeni tanındığından
dolayı, haber sitelerinin sayısı daha sınırlı kalmıştır. Hatta bu dönemde,
haber sitesi olarak tanımlanan sitelerin, basılı gazete yayımlayan kuruluşlara
ait olan ve basılı gazetenin sanal ortamdaki kopyası olarak tanımlanabilecek
sitelerdir. İkinci dönem ise, gerçek anlamda internet haberciliğinden
bahsedilebilecek 2000 yılı sonrası dönemdir. 2000 yılı başlarında Türkiye’de
yaşanan ekonomik kriz medya sektörünü de derinden etkilemiş ve o dönemde, bu
sektörün değişik pozisyonlarında çalışan 4 bin kişinin işsiz kaldığı gündeme
gelmiştir. İşsiz kalan ve mesleği gazetecilik olan çok sayıda gazeteci, fazla
bir yatırım gerektirmeyen internet gazeteciliğini, mesleki deneyimlerini
yansıtabilmek bakımından, kendi sınırlı imkânları ile seslerini duyurabilecekleri
yeni bir alan olarak görmüşlerdir.
Bunlardan ayrı olarak, yalnızca internet üzerinden
yayın yapan haber portalları da devreye girmiştir. İnsanların bilgiye ve habere
olan ihtiyaçları dolayısıyla asıl işi habercilik olmayan arama motorları dahil,
bir çok irili ufaklı internet siteleri de haber kanalları açarak günün gelişen
haberlerini en hızlı biçimde yansıtma yarışına girmişlerdir.
İnternet gazeteciliğinden dünyada ve ülkemizde hızla
gelişmesinin en büyük etkenleri ise şunlardır;
·
Daha hızlı ve daha çok kişiye ulaşılabiliyor
olması
·
Haber ve fotoğrafların iletimi
·
Haber Kaynağı
·
Haberleşme
·
Tartışma platformu
·
Haberin yayım platformu (Kara,2003:120-123)
Yeni
Medya
Yeni
Medyanın doğuşu
Yeni medya (yeni ortamlar, yeni araçlar, yeni
mecralar), bilgisayarların işlem gücü olmadan oluşturulamayacak veya
kullanılamayacak olan ortamlara denir. Genellikle dijital olup kullanıcısına
veya hedef kitlesine etkileşim olanağı sağlar.
Yeni medyaya örnek olarak internet, web siteleri,
video oyunları, CD-ROM ve DVD'ler sayılabilir. Yeni medya televizyon
programlarını, dergileri, kitapları ya da kağıt üzerine yayınları içermez eğer
bunlar dijital etkileşimliliği etkin kılan teknoloji ile birleştirilmediyse.
Wikipedia, online ansiklopedi, internet ortamındaki dijital doküman, görüntü ve
videoları web-linkleri ve bir editor topluluğunun yaratıcı katkısı,
kullanıcıların interaktif geri bildirimleri ve bağışcı grubunun yardımlarının
bir araya geldiği örnek. Facebook da çoğu kullanıcının aynı zamanda katılımcı
olarak yer aldığı sosyal medya örneği.
Yeni medya olarak sayılabilecek ortamlar tartışmalı
da olsa aşağıdakiler çoğunlukla bu terime dâhil edilir:
·
Bilgisayar oyunları
·
Sanal gerçeklik ortamları
·
Multimedya (Çok ortamlı; Ses, Video, İnteraktif
platformlar, Animasyon, Metin vb) CD-ROM'lar gibi...
·
Yazılım
·
Web siteleri
·
Elektronik posta
·
Elektronik kiosklar
·
İnteraktif televizyon
·
Mobil medya
·
Podcast
·
Blog
1960'larda, programlama ve radikal sanat daha güçlü
bir şekilde gelişmeye başladı. 1980'lerin sonu ile 1990'ların başında, sosyal
değişim ve bilgisayar tasarımı ardında paralel farklı bir bağlantı olduğu fark
edildi. Aralarında nedensel bir ilişki olmasa da, içerik olarak Soğuk Savaş ve
web tasarımı aynı zamanda gelişti.
1980'lere kadar medya iletişimi temelde yazılı,
analog modellere bağlıydı, televizyon ve radyo gibi. Son yirmi beş yılda, medya
iletişiminde hızlı değişimler izlendi ve internet, video oyunları gibi dijital
teknolojiler de kullanılmaya başlandı bu alanda. Ama, bunlar yeni medyanın
sadece küçük bir kısmı.
W. Russell Neuman yeni medyanın; Coğrafi anlamda
uzaklığın anlamını değiştirdiğini, iletişimin sağlanmasında büyük bir artışı
sağladığını, iletişimin hızının arttırılmasını mümkün kıldığını, interaktif
iletişimi güçlendirdiğini, önceden ayrı ve bağlantı kurulamayan iletişimin
farklı formlarının oluşmasında katkı sağladığını ileri sürer. Douglas Kellner
ve James Bohman gibi eğitimciler de yeni medyanın demokratik ve postmodern bir
atmosferi güçlendirdiğini iddia edilmektedir.
Yeni
Medyada ihlal edilen etik sorunlar
İnternetin özellikle 1990’lı yılların başında
hayatımıza girmesi ve gelişen teknoloji aracılığıyla 2000’li yıllardan sonra
kendisini fazlasıyla geliştirmesi hiç şüphesiz hayatımızı oldukça
kolaylaştırmıştır. Ancak bununla birlikte özellikle yeni medya aracılığıyla
karşımıza belli başlı etik sorunlar çıkmaya başlamıştır.
Bu sorunların en başında özel yaşamın gizliliğine
yapılan saldırı gelmektedir. Kişilerin özel yaşamları bazen internet ortamında
yeni medya ve onun alt dalı olan sosyal medya üzerinde saygısız bir şekilde
eleştirilebilmekte ve hatta izinsiz bir şekilde yayınlanabilmektedir. Günümüzün
en çok tartışılan meselelerinden biri olan özel yaşamın gizliliği meselesi çoğu
kez etik kurallara uyulmadan yayınlanabilmekte ve bahsi geçen kişi hakkında
sorun doğurabilmektedir. Hız ve ulaşılabilirlik anlamında bize büyük kolaylık
sağlayan internet ve yeni medya için günümüzün en büyük etik problemlerinden
birisi budur.
Aynı özel yaşamın gizliliği gibi telif ve patent
haklarının ihlali de etik ve hukuk kuralları çerçevesinde yeni medyada yaşanan
bir başka önemli problemdir. Yayınlanmak istenen materyallerin (video, şarkı…
vb.) kolay ulaşılabilir ve izin alınmadan yüklenebiliyor olması, bir anlamda
internet ortamının bize sağlamış olduğu kolaylık etik ve hukuk anlamında aynı
mecraları oldukça zor durumda bırakabilmektedir.
Bunun yanı sıra;
·
İçeriğin asıl kaynağının gösterilmemesi
·
Üretilen içeriklerin olgunlaşmadan ve
doğruluğunun teyit edilmeden yayılması
·
Kişisel verilerin güvenliği
·
Haber ve ticari enformasyonun sınırlarının
belirsizleşmesi
·
Yeni medya özellikleriyle kullanıcının yoğun
reklama maruz bırakılması
·
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yeniden
üretilmesi
·
İçeriklerin yanıltıcı bir biçimde etiketlenmesi
ve başlıklandırılması
·
Nefret Söylemi
·
Söylemsel pratiklerdeki sorun
·
Dilin özensiz kullanımı
·
Bireyin yeni medya ortamında tüketici olarak
konumlandırılması gibi konularda internet ortamında, yeni medya da ve sosyal
ağlar üzerinde ortaya çıkan diğer etik ve hukuk sorunlarıdır.
Medya
Sitelerinin Hukuki Sorumlulukları
İnternet, kullanılma şekli itibariyle bakıldığında
kişiler ve kurumlar için kitlelerle doğrudan ve çok düşük maliyetli iletişim
kurabilmek gibi özellikleriyle en temel faydalı araçların başında gelmektedir.
Ancak yaşanan olaylar ve ihlal edilen etik ve hukuki kurallar nedeniyle de
yararının yanı sıra zararları da karşımızda dimdik bir şekilde durmaktadır.
Bu noktada bilgi paylaşımında bulunan ve kullanıcı
kimliği olan kişi ve kurumlara önemli sorumluluklar düşmektedir. Öncelikli olarak siteler kişi hak ve
özgürlükleri ön planda tutmalı ve içeriklerini bu şekilde yönlendirmelidir.
Kişi hak ve özgürlüklerine zarar verecek olan içeriklere sitelerinde yer
vermemeli ve bu doğrultuda içerik hazırlamalıdır. Bu doğrultuda atılan adımlar
kullanılabilirliği arttırdığı gibi daha şeffaf bir ortamın hazırlanmasına da
zemin hazırlayacaktır.
Medya içeriklerini hazırlarken hızlılığı ön planda
tutmalı ancak doğruluk ilkesini de göz ardı etmemelidir. Verilen yalan yanlış
haberler okur-izler kitleyi yanlış bilgiye yönlendirmenin yanı sıra bahsi geçen
kurum ve kuruluşlar adına da kötü bir izlenim bırakma noktasında da büyük önem
arz etmektedir. Yeni Medya siteleri içeriklerinde verdikleri doğru haberler ile
birlikte daha güvenilir bir hal alacak ve bunun yanında etik ve hukuk
kurallarına da uymuş olacaktır.
Ayrıca siteler içerik güvenliğini iyi bir şekilde
sağlayarak kendileriyle kişisel bilgilerini paylaşan kullanıcılarına da büyük
kolaylık sağlamış olacaktır. Bu etik ve hukuk açısından büyük önem
taşımaktadır. Kişisel bilgilerin güvenliği meselesi özellikle gelişen
teknolojik imkanlar ile birlikte elde edilebilirliğin kolaylığı açısından daha
büyük bir önem taşımaya başlamıştır. Siteler bu güvenliği sağlayamadıkları
takdirde daha büyük problemler ile karşı karşıya kalacaklardır. Bu noktada
kişisel verilerin güvenliği de oldukça önemlidir.
Bununla birlikte kullanıcı kimliklerine sahip
kişilere de büyük görevler düşmektedir. Özellikle ‘Yeni Medya’nın bir alt dalı
olarak kabul edilen sosyal medya hesaplarında kişilik haklarına yönelik
gerçekleştirilen saldırılar son günlerde en çok üzerinde durulan meselelerin
başında gelmektedir. Bunun sonucunda sayısız hukuk mücadelesi örnekleri
karşımıza çıkmaktadır. Kullanıcılar bu hesaplarında özellikle kişi hak ve
özgürlüklerine dikkat ederek içerik paylaşımında bulunmak zorundadır. Bu
şartlar yerine getirildiğinde hem site hem de kullanıcı odaklı sorunlar ortadan
kalkacak ve bunun sonucunda internet ortamı daha kullanılabilir bir hal
alacaktır.
Avrupa
Birliği’nde İnternet Politikası
Dünya üzerindeki en büyük topluluklardan biri olarak
gösterilen Avrupa Birliği, internet kavramının ortaya çıkmasından sonra bu
alanda üye ve üye olma yolunda ilerleyen ülkeler için bazı düzenlemeler
getirmiştir. Avrupa Birliği’nin bu doğrultuda atmış olduğu adımlar aşağıdaki
gibidir;
1. Telekomünikasyon
ve Bilişim hizmetleri ve araçları için ortak bir iç pazar oluşturulmasını
öngören 1987 tarihli Yeşil Kitap,
2. Sektörün
eşitlikçi bir şekilde düzenlenmesini ve liberalleşmesini öngören 1998 Avrupa
Birliği Düzenleyici Çerçevesi
3. 13
Aralık 1999 tarihli Elektronik İmza için Topluluk çerçevesini oluşturan Avrupa
Parlamentosu ve Konsey Direktifi
4. 23-24
Mart 2000 Lizbon Zirvesi ile başlatılan “e-Avrupa Hareketi”
5. 15-16
Haziran 2001 Göteborg Zirvesinde kabul edilen “e-Avrupa+ Hareket Planı”
6. 29
Haziran 2001 tarihinde Strasbourg’ta kabul edilen “Avrupa Siber Suçlar
Konvansiyonu” yani “Sanal Suçlar
Sözleşmesi”
Bu düzenlemeler etrafında şekillenen Bilişim
Politikası sonrası Avrupa Birliği sektördeki etik ve hukuki boşlukları
doldurabilmeyi, daha dolu bir içerik hazırlayabilmeyi ve rekabetçi bir ortam
sağlayabilmeyi amaçlamıştır. Nihai amaç ise daha ucuz, daha hızlı ve daha
güvenli internet erişiminin sağlanması ve ‘Bilişim Toplumu’ nun
oluşturulmasıdır.
Avrupa Birliği Bilişim Politikasının temelleri ilk
olarak 1987 tarihli Yeşil Kitap’ta yer almaktadır. Bu belgede “telekomünikasyon
ile internet hizmetleri ve araçları için ortak bir iç pazarın oluşturulması” ve
oluşacak bu pazarın sunduğu fırsatlardan maksimum ölçüde yararlanılması
hedeflenmiştir. Bu hedefe ulaşmak için sektörde büyük oranda liberalizasyon ve
daha fazla rekabetçi bir yapı oluşturulması öngörülmüştür. İnternet ortamının
düzenlenmesi noktasında atılan bu adım Avrupa Birliği için son derece önem
taşımaktadır. Avrupa Birliği Yeşil Kitap ile internet ortamını bir yandan
özelleştirmeyi amaçlarken diğer yandan düzene sokarak hukuksal açıdan
problemlerin önüne geçmeyi amaçlamıştır.
Elektronik
İmza
Avrupa Birliği internet ve yeni medya ortamlarında
hukuksal düzenin sağlanması adına önemli adımlar atmıştır. 13 Aralık 1999
tarihli Elektronik İmza projesi de bunlardan sadece birisidir. Dijital imza,
geleneksel anlamdaki imzanın bazı veya tüm işlevlerinin elektronik ortamda da
yerine getirilmesi tekniği olarak tanımlanmaktadır. Bu projenin amacı, dijital
imzanın kullanımını kolaylaştırmak, hukuki olarak tanınmaya yardımcı bir kaynak
oluşturmak ve nihai hedef ise internet ortamında güvenliğin sağlanmasıdır.
e-Avrupa
Hareket Planı
Avrupa Birliği yönetiminin yeni medya ve interneti
hukuksal anlamda düzene sokmak için atmış olduğu adımlardan birisi de e-Avrupa
Hareket Planı’dır. 23-24 Mart 2000 tarihinde Lizbon Zirvesi’nde öncelikle
Birlik üyesi ülkelerin kendi aralarında standardın sağlanması daha sonrasında
ise aday ülkelerin Birlik üyesi ülkelerle eşitlenmesi ve dijital farklılığın
daha da büyümesini engellemek amacıyla “e-Avrupa Hareket Planı” kabul
edilmiştir. Planın temel hedefleri ise ucuz, hızlı, güvenli internet, insana ve
becerilerine yatırım yapılması ve internet kullanımının özendirilmesidir.
15-16 Haziran 2001 tarihinde yapılan Göteborg
Zirvesinde başlatılan “e-Avrupa+ Hareket Planı” ise daha önceki e-Avrupa
Hareket Planına paralel bir hareket olarak öngörülmüş ancak “Birlik üyesi ve
aday ülkelerdeki sektör oyuncularının birlikte hareket etmeleri, deneyim ve en
iyi uygulamaları paylaşmaları ile etkin bir bütünleşme” sağlanması özellikle
vurgulanmıştır. Planın en önemli kararı ise “ Bilgiye dayalı ekonomideki
potansiyelden yararlanmak ancak, aslında sınırları olmayan internete dayalı
bilgi ve iletişim ortamının sunduğu imkânı kullanan güvenilir bir yasal çerçeve
içerisinde başarılabilir” dir.
Sanal
Suçlar Sözleşmesi
İnternet ve özellikle 2000’li yılların ardından
gelişmeye başlayan Yeni Medya ortamı birçok yenilik ve kolaylık sunmakla
birlikte beraberinde büyük etik ve hukuk sorunlarını da beraberinde getirdi. Bu
ortamların kullanıldığı her ülke sınırları içerisinde zaman içerisinde görülen
bu suçlara ülke yöneticileri de çözüm üretebilmek adına adımlar atma yoluna
gittiler. Bu doğrultuda atılan ilk büyük adım ise Sanal Ortam Suçlar Sözleşmesi
oldu. Bu sözleşme bilgisayar suçlarını ve internet suçlarını gözeten ilk
uluslar arası sözleşme olarak tarihe geçti. Ulusal kanunların harmonisini
sağlayarak ve araştırma tekniklerini geliştirerek hayata geçirilmesi hedeflenen
sözleşme Avrupa Konseyi tarafından tasarlanmıştır ve Avrupa Konseyi izleyicisi
statüsündeki Kanada, Japonya, Çin gibi ülkelerin de aktif katılımı
sağlanmıştır.
Sözleşmenin temel amacı;
1. Toplumun
siber suçlara karşı korunması için atılacak diğer adımlarla birlikte gerekli
mevzuatın kabul edilmesi ve uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi yollarıyla
ortak bir cezaî politikanın öncelikli olarak kabul edilmesi,
2. Bilgisayar
ağlarının ve elektronik bilgilerin cezaî suçların işlenmesi amacıyla
kullanılabileceği ve bu tür suçlara ilişkin delillerin bu ağlarda
saklanabileceği ve bu ağlar aracılığıyla aktarılabileceği riskini engellemek
3. Bilgisayar
sistemlerinin, ağlarının ve bilgisayar verilerinin gizliliğine, doğruluğuna ve
ulaşılabilirliğine zarar verici faaliyetlerin, ayrıca bu sistemlerin, ağların
ve verilerin kötü amaçlı kullanımının engellenmesi, ayrıca bu tür faaliyetlerin
cezaî niteliklerini belirlemek ve söz konusu cezaî suçlarla etkili biçimde
mücadele edilmesi için gerekli yetkilerin temin edilmesini sağlamak, ayrıca, bu
tür cezaî suçların hem ulusal hem de uluslararası düzeyde belirlenmesi,
soruşturulması ve yargıya götürülmesini kolaylaştırmak ve hızlı ve güvenilir
bir uluslararası işbirliğinin sağlanması için gerekli düzenlemelerin
yapılmasını temin etmek olduğu belirtilmektedir. (Nizam, 2005:3)
Sözleşme ve açıklayıcı raporu Avrupa Konseyi
bakanları tarafından 109. oturumda 8 Kasım 2001 tarihinde kabul edilmiştir. 23
Kasım 2001 tarihinde imzaya açılıp 1 Temmuz 2004 tarihinde yürürlülüğe
girmiştir. 2 Eylül 2006 tarihi itibariyle 15 ülke imzalayıp sözleşmeyi kabul
etmiş ve tasdik etmiştir. 28 ülke ise imzalamış fakat tasdik etmemiştir.
Türkiye’nin
İnternet Politikası ve Hukuksal Düzenlemeler
Sanal
Suçlar Sözleşmesi’nde Türkiye’nin Durumu
2001 yılında imzalanıp 2004 yılında resmi olarak
yürürlüğe konuşan Sana Suçlar Sözleşmesi’nin Türkiye’de kabul edilip
uygulanmaya başlaması daha ileri bir tarihe denk gelmektedir. Adalet Bakanlığı
ve Türkiye Bilişim Derneği'nce 23 Ekim 2008 tarihinde Abant’ta düzenlenen Siber
Suçlar Sözleşmesi konulu seminerinde bu sözleşmenin bir an önce imzalanmasının
gerekliliğine vurgu yapılmış ve Türkiye’nin diğer ülkeler ile etkin bir biçimde
işbirliği yapması gerektiği söylenmiştir.
Yine Kartepe’de 20-22 Nisan 2010 tarihlerinde
düzenlenen çalıştayda Türkiye Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkaslan internetin
hiyerarşik olmayan yapısının zararlı içeriğe erişimi engelleme kararlarında
yarattığı teknik ve hukuki sorunlara değinmiş ve Türkiye'de olmayan bir
internet sitesine Türkiye'den bir ihtar ya da kapama verilemediğini, bunun
sebebinin ise Türkiye'nin uluslararası anlaşmalara tabi olmaması olduğunun
altını çizerek kesinlikle Sanal Suçlar Sözleşmesi'ni Türkiye’nin de imzalaması
gerektiğini belirtmiştir.
Tüm bunlar doğrultusunda harekete geçen hükümet
dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu temsilinde 10 Kasım 2010 tarihinde
Avrupa Konseyi Sanal Suçlar Sözleşmesi'ni Strasbourg’da imzalamıştır. 22 Nisan
2014 tarih ve 6533 sayılı Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile onaylanmış ve Kanun'un 2 Mayıs 2014 tarihinde
Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla yürürlüğe girmiştir. Türkiye Sözleşme'nin madde
2, 7, 14/3 (b), 22, 24, 27/2, 29/4, 35/1, 40 ve 42 hükümlerine toplam 8 başlık
altında beyan ve çekince koymuştur.
5
Şubat 2014 Tarihli 5651 Sayılı İnternet Yasası
20 Kasım 2010 tarihinde dönemin Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu tarafından imzalanan Sanal Suçlar Sözleşmesi’nin ardından
internet ortamındaki suç unsurlarını ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atmaya
devam eden hükümet 5 Şubat 2014 tarihinde çıkardığı 5651 Sayılı İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen
Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun resmi gazetede yayınladı. Bu yasa
gereğince;
1- Uygunsuz
içerikler anahtar kelimelerle belirlenebilecek ve sayfa kaldırılabilecek.
2- URL
adresi tabanlı olarak sansür uygulanabilecek.
3- Yer
sağlayıcı için yurtiçi ya da yurtdışı fark etmeyecek. DNS değiştirilerek
herhangi bir siteye giriş yapılamayacak.
4- Hakimler,
24 saat içinde sansür kararı verebilecek.
5- Sitelerin
kapatılma kararı verildiğinde, site sahiplerine bilgi verme zorunluluğu
olmayacak.
6- Hosting
firmaları her kullanıcının izini sürebilecek.
7- Her
kullanıcının internetteki faaliyeti kayda alınarak 1-2 yıl süreyle saklanacak.
8- Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı Başkanına internet sitesi erişim engelleme yetkisi
verilecek.
9- Siteye
gönderilecek olan “erişimin engellenmesi kararı” 4 saat içinde uygulanmak
zorunda.
10- Erişim
sağlayıcı şirketler, kullanıcıların hangi sitelere girdiğini kaydedip 2 yıl
süresince saklayacak.
11- Bilgisayar,
tablet ve akıllı telefonlar üzerinden internete bağlanan herkes kayıt altına
alınacak.
12- İnternetteki
içerikler sayfa sayfa kontrol edilebilecek ve gerektiğinde engellenebilecek.
Bu yasa gereğince 23 Mayıs 2007 tarihinde Resmi
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5651 sayılı kanunda erişime engelleme
söz konusu olduğunda sitelerle iletişime geçilmeden içerik kaldırma işlemi
gerçekleştirilemiyordu. Bu noktada internet yayıncısı önce uyarılıyor, içerik
yayından çıkarılmadığı takdirde kaldırma işlemi uygulanıyordu. Ancak yeni yasa
gereğince site yayıncısı ikaz edilmeden Telekomünikasyon İletişim Başkanlığınca
kapatılabilecek. Ayrıca yasadaki yeni maddelere göre artık mağdur olduğunu
iddia eden kişinin internet sitesine erişme zorunluluğu kalmadı. Özel hayat
ihlali durumunda kullanıcılar siteye başvurmadan direkt mahkemeye giderek
içerik kaldırtabilecek.
Ayrıca 23 Mayıs 2007 tarihinde çıkarılan yasa
gereğince içerik kaldırma durumlarında mahkeme kararının kesinleşmesi
bekleniyor ve herhangi bir yaptırımda uygulanamıyordu ve kaldırılması istenen
yayınlar hala sitede kalmaya devam ediyordu. Ancak 5 Şubat 2014 tarihinde
çıkarılan yasa gereğince mahkeme kararı beklenilmeden suç unsuru içeren içerik
yayından kaldırılabilmesinin önü açıldı. Yeni yasada TİB Başkanı ve Erişim
Sağlayıcıları Birliği aracılığıyla site kapatma ve içerik engelleme işlemi
hemen uygulamaya konacak. İnternet yayıncısı ancak durumu fark ettikten sonra
mahkemeye başvurarak engelleme kararının bozulmasını talep edebilecek.
2007 yılından bu yana yürürlükte olan yasada
içeriğin çıkarılması için yer/içerik sağlayıcının 48 saat inceleme/karar verme
süresi bulunuyordu. Torba kanunla Meclis gündemine alınan yeni yasada ise
mahkemenin karar alması için 48 saat beklemesine gerek kalmıyor. Bu yasayla
Sulh Ceza Mahkemeleri birkaç saat içinde karar alabilecek, çıkan karar ise
hemen uygulanacak. Bununla birlikte kişisel bilgilerin gizliliği gereği eski
yasada IP adreslerine ve diğer kullanıcı verilerine savcılık/mahkeme kararı
olmadan ulaşılamıyordu. Yeni yasada ise TİB, herhangi bir yer ya da erişim
sağlayıcısından kişisel bilgi talep edebilecek. 23 Mayıs 2007 tarihinde
çıkarılan internet yasası gereğince kullanıcılara DNS değiştirme gibi yöntemlerle
erişime engellenen içeriğe ulaşma fırsatı tanıyordu. Yeni 5651’de erişime
engellenen içeriklere DNS değiştirmek, VPN kullanmak gibi alternatif yollarla
ulaşmak mümkün olmayacak.
Torba
Yasa ile İnternete Yeniden Düzenleme
İnternet Yasası olarak bildiğimiz, 5651 sayılı,
İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ile ilgili iki yeni
düzenlemeyi (Torba Yasadaki 126. ve 127. Maddeler) içeren Torba Yasa, 11 Eylül
2014 günü mecliste kabul edilerek yasalaştı. 5 Şubat 2014 tarihinde çıkarılan
yasanın iki maddesinde (126. ve 127. Madde) yapılan düzenlemeyi içeren bu torba
yasa sonrası TİB’in (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) yetkilerinin
arttırılması yoluna gidildi.
Değişen maddeler ve içerikleri aşağıdaki gibidir;
MADDE
126:
4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında
Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “iki bin Yeni Türk
Lirasından on bin Yeni Türk Lirasına” ibaresi “iki bin Türk lirasından elli bin
Türk lirasına” şeklinde ve dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.“(4) Trafik bilgisi Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı
tarafından ilgili işletmecilerden temin edilir ve hâkim tarafından karar verilmesi
hâlinde ilgili mercilere verilir.”
MADDE
127-
5651 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “yirmi dört
saat” ibaresi “dört saat” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir. “Millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin
önlenmesi nedenlerinden bir veya bir kaçına bağlı olarak gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde, erişimin engellenmesi Başkanın talimatı üzerine Başkanlık
tarafından yapılır. Erişim sağlayıcıları Başkanlıktan gelen erişimin engellenmesi
taleplerini en geç dört saat içinde yerine getirir. Başkan tarafından verilen
erişimin engellenmesi kararı, Başkanlık tarafından, yirmi dört saat içinde sulh
ceza hâkiminin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırk sekiz saat içinde
açıklar.”
Torba yasada yer alan 126. Madde internet
erişimleriyle ilgili trafik verilerinin TİB’de bulunacağını gösteriyor. 127.
Maddeyse bir sitenin yasa dışı içerik yayınladığının düşünülmesi durumunda, TİB
tarafından hemen engellenebileceğini gösteriyor. Bunun yanında, TİB tarafından
belirtilen erişim engellemesinin, internet sağlayıcıları tarafından, en geç 4
saat içerisinde uygulanması ve erişim engeli ardından, engelleme kararının
Başbakanlığa iletilmesi gerekiyor. Başbakanlığın ise engelleme kararını, en geç
24 saat içerisinde Sulh Ceza Mahkemesine iletmesi ve Sulh Ceza Mahkemesinin
vereceği karara göre sitedeki erişim engelinin devam etmesi ya da kaldırılması
gerektiği ortaya çıkıyor.
Anayasa
Mahkemesi’nin İptal Kararı
Torba Yasa olarak ta bilinen ve İnternette yapılan
düzenlemeleri içeren yasanın kabulünün ardından Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa
Mahkemesi’ne başvuru yaparak kararın iptalini istedi. Başvuru sonrası Anayasa
Mahkemesi aldığı kararla Başbakanlık Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na
(TİB) verilen "dört saat içinde internet sitesi kapatma" yetkisini
iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin almış olduğu karar sonrası artık internet
siteleri idare tarafından değil, ancak bir yargı kararı olursa kapatılabilecek.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karar
çerçevesinde TİB'e verilen internete trafik bilgilerini toplama yetkisini de
kaldırılmıştır. Böylelikle ‘Torba Yasa’da kabul gören ve TİB’in yetkileri
genişleten bir madde daha Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Tüm
bunlar sonucunda Türkiye’de internet ve Yeni Medya ortamının pekte sağlıklı bir
şekilde yönetilmediğini de görmek mümkündür. Çıkarılan yasalar tüm kesimlerce
kabul görmediği gibi bir taraf yasa çıkarırken diğer taraf bu yasanın iptali
için büyük savaş vermektedir. Bu durum Türkiye’de internet ortamının aslında
çokta hukuksal bir düzlem üzerinde yürümediğinin bizlere bir göstergesidir.
Sonuç
İnternet mecrasının her geçen gün değişmesi ve
gelişmesi ile birlikte insanoğlunun hayatında şüphesiz daha fazla yer almaya
başlamıştır. Ülke sınırlarını aradan kaldıran ve daha hızlı iletişim
kurulmasında insanlara büyük avantaj sağlayan Yeni Medya ortamı beraberinde
çeşitli yasal problemleri de beraberinde getirmektedir. Bu noktada öncelikli olarak
internet sitelerine ve kullanıcılara büyük görev düşmektedir. Ancak devletler
ya da kurumlar bu doğrultuda düzenin sağlanması adına yine de önemli adımlar
atmaktadırlar.
Çalışmada incelemiş olduğumuz Avrupa Birliği genel
anlamıyla gelişmeye başladığı günden itibaren ‘Bilişim’ alanında önemli işlerin
altına imza atmıştır. Düzenin sağlanması noktasında gerek üye ülkelere gerekse
üyelik yolunda ilerleyen ülkelere zorunlu tuttuğu uygulamalar ile birlikte
yaşanabilecek olan hukuksal problemlere çözüm arayan Avrupa Birliği e-Avrupa ya
da Sanal Suçlar Sözleşmesi ile bunu büyük ölçüde başarmıştır.
Türkiye İnternet ve Yeni Medya ortamlarında hukuksal
düzeyde en çok problemin yaşandığı ülkelerden biri olarak karşımıza çıkmakta.
Bu sorunun giderilmesi noktasında adımlar atan ülke yöneticileri, Avrupa
Birliği müzakereleri sürecinde gerek AB yönetiminin yapılmasını istediği
hukuksal düzenlemeler gerekse kendi içerisinde çıkarmış olduğu yasalar ile bu
probleme çare bulmayı amaçlamıştır.
Türkiye’de atılan bu adımlar bazı kesimlerce yerinde
bulunurken bazılarınca ise özel hayata müdahale olarak değerlendirilmiş ve
çıkarılan yasaların yanlış olduğu savunulmuştur. Kesin olan şudur ki;
Türkiye’de gerçekleştirilen internet düzenlemeleri tüm kesimin kabulünü
görememiştir. Daha güvenilebilir bir ortam olabilmesi adına yasaların
gerekliliği zorunludur. Ancak bu tüm kesimin memnuniyetinin kazanılması ile
birlikte daha uygun olacaktır.
Avrupa Birliği ile Türkiye’yi ‘İnternet Ortamındaki
Yasal Düzenlemeler’ noktasında karşılaştırdığımızda Avrupa Birliği’nin bu
noktada daha önde olduğunu görmekteyiz. Atılmış olan adımlar tüm kesimlerce
kabul edildiği gibi daha keskin uygulamalar içermektedir ve daha sağlıklı bir
şekilde uygulanmaktadır. Türkiye’de bu durumun pekte iç açıcı olduğunu söylemek
mümkün değildir. Örneğin Avrupa Birliği’nin uygulamaya soktuğu e-Avrupa
uygulaması ile kişiler parmak izleriyle işlem yapabilmektedir. Aslında bu
uygulama Türkiye’ye de zorunlu tutulmuştur. Ancak gelinen bu noktada Türkiye
bunu tam anlamıyla henüz hayata geçirememiştir. Bu sadece bir örnektir. Avrupa
Birliği üye ülkelerinin hayata geçirip daha yasal düzlemde önemli ölçüde yol
kat ettiği İnternet ve Yeni Medya ortamlarında Türkiye hala oldukça geridedir.
Bu çalışmada 2000’li yıllardan sonra büyük değişim
ve gelişim gösteren Yeni Medya ve internet ortamının hukuksal düzenlemeleri
Avrupa Birliği ve Türkiye örnekleminde incelenmiştir. Ortaya çıkan sonuca göre
Türkiye ve Avrupa Birliği bu alanda önemli adımlar atmıştır. Ancak
topluluklarında kabul ettiği üzere Avrupa Birliği daha sağlam ve bilinçli
adımlar atarak bu noktada Türkiye’nin önüne geçmiş ve yol göstericisi olmuştur.
Türkiye’de hayata geçirilen yasalar ise kullanıcıların büyük bir kemsi
tarafından kabul görmemekte ve ağır bir şekilde eleştirilmektedir. Çalışmadan
çıkarılabilecek en genel sonuç ise Yeni Medya ortamının daha sağlıklı bir
şekilde kullanılabilmesi adına hukuksal düzenlemelerin gerekliliğidir.
KAYNAKÇA
1. Bayraktutan
Günseli, Binark Mutlu, 2014, Ayın Karanlık Yüzü: Yeni Medya ve Etik, Kalkedon
Yayınları
2. Chomsky
Noam, 1993, Medya Gerçeği, Everest Yayınları
3. GERAY,
Haluk (1996), Yeni İletişim Teknolojilerinde Eğilimler: İnternet G2 ve Türkiye,
Yeni Türkiye Medya Özel Sayısı 1
4. Güngör
Nazif, 2011, İletişim Kuramlar ve Yaklaşımlar, Siyasal Kitapevi
5. Gürkaynak
Gönenç, 2013, Türkiye’de İnternet Mevzuatı Uygulamasına Global Bir Bakış:
ResminNeresindeyiz? Dışında mı?, Türkiye İnternet Konferansı 2014
6. İRVAN,
Süleyman, 2001, Medya ve Etik, BİA
7. KARADUMAN,
Murat (2003), İnternet ve Gazetecilik, Yeni İletişim Teknolojileri ve Medya,
IPS İletişim Vakfı Yayınları
8. Koç
Serhat, 2013, Hukuksal Bağlamda Sosyal Medya Analizi ve Kıyaslamalı Mevzuat
Önerileri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hukuk Yüksek Lisans
Programı
9. Koç
Serhat, Kaynak Selva, 2009, Yeni Medya Olarak İnternet ve Hukuki Kişisel
Güvenlik, XIV. Türkiye’de İnternet Konferansı Bildirileri
10. Köse
Hüseyin, 2011, Medyada Mahrem, Ayrıntı Yayınları
11. NİZAM, Feridun,
2005, Avrupa Birliği Bilişim Politikası ve Türkiye’nin Uyumu, Gazi Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
12. Pavlik
John, 2001, Yeni Medya ve Gazetecilik, Phoenix Yayınevi
13. Türkiye’nin
Avrupa Birliğine Katılım Süreci, İKV Yayınları, İstanbul, 2002
14. Yengin
Deniz, 2012, Yeni Medya Ve…,Anahtar Kitaplar Yayınevi
15. Yedig
Serhan, Akman Haşim, 2002, İnternet Çağında Gazetecilik, Metis Yayınları
16. YÜKSEL, E.
ve GÜRCAN, H. (2001), Habercinin El Rehberi, Soru ve Örneklerle Haber Toplama
ve Yazma Kural ve Teknikleri, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi
Yayınıı
Yorumlar
Yorum Gönder