İNSANOĞLUNUN ZOR SINAVI
Arap
Baharı’nın son halkası Suriye’deki iç karışıklık Nisan 2011’de başladı. Beşinci
yılını tamamlamak üzere olan savaş esnasında Suriye halkı topraklarına adını
‘kanlı harflerle’ yazdırdı. Birleşmiş Milletlerin raporlarına göre bu süre
zarfında 220 bin insan canından olurken, evinden, sevdiklerinden ve yurdundan
ayrılmak zorunda kalanların sayısı 4 milyonu ulaştı.
Siyasi
amaçlar uğruna düzenleri bozulan milyonlarca ‘can’ bugün zorlu koşullarda yaşam
mücadelesi veriyor. Türkiye’de kurulan mülteci kamplarında hayatlarına devam
etmeye çalışan Suriyelilerin sayısı yine Birleşmiş Milletlerin yayınladığı son
rapora göre 225 bin civarında. 2 milyona yakın Suriyeli ise Anadolu’nun dört
bir yanına dağılarak yaşam mücadelesi veriyor. Bu durum beraberinde bazı
sorunları da doğurmuyor değil. Suriyeli misafirlerini baş tacı eden de var,
düzeninin bozulduğunu, rahatsız edildiklerini söyleyip Suriyelileri istemeyen
de.
Kendi
işini kuran ya da bir iş bulup evine ekmek götürmeyi başaranlar şanslı kategorisinde.
Peki ya kış soğuğunda, bir köşe başında kıyafetlerini yakarak ısınmaya
çalışanları hangi kategoride göstermek lazım? Ya da bir umut peşinde Avrupa’ya
geçmeye çalışırken paraları alınıp tekneleri batırılan masumları? Ana Haber
Bültenlerinde Ege Denizi’nde batan botlarda kıyıya vuran cansız bedenleri
izlemeyi artık yadırgamaz olduk. Hırçın dalgalarla boğuşup Avrupa’ya ulaşma
ümidiyle yola çıkanları, daha yolu yarılayamadan can verenleri ya da Sahil
Güvenlik ekiplerine yakalanan şanssız şanslıları sadece izlemekle yetinmeyi
alışkanlık haline getirdik. Her ne kadar yapabileceklerimizin sınırlı olsa da Aylan
Bebek ve daha kıyıya vurmayı bile başaramayan daha nice masum bedeni çaresizce
seyredebildik.
2015
yılında 1 milyon 573 bin mülteci Avrupa’ya ayak basmayı başardı. Bu rakamın
yarısını Suriyeliler oluşturuyor. Kendisini Medeniyetler Beşiği olarak gören
Avrupa ülkeleri savaş mağduru bu insanlara sahip çıkmak konusunda oldukça katı
bir tavır göstermeye devam ediyor. Hatta bu konuda Türkiye ile sıkı sıkı
pazarlık ettikleri bile ciddi şekilde konuşuluyor. Bulduğu her fırsatta başka
ülkelerin iç işlerine ‘insan hakları savunucusu’ sıfatıyla karışmayı huy edinen
Avrupa Birliği, bu konuda ne kadar insancıl olduğunu tüm dünyaya gösteriyor!
İnsanoğlu
Suriyelilere karşı zor bir sınav veriyor. Türkiye’nin bu süreçte attığı
adımların doğru olduğunu ve savaş mağduru Suriyelilere kapılarını açmakla iyi
ettiğini düşünenlerdenim. Zorda kalana sahip çıkmalıyız. Beraberinde sorunların
doğmadığını söylemek tamamen yanlış olur. Hırsızlık yapan Suriyeliler haberini
de okuduk, ev kirasını vermeyeni de, patronunu bıçaklayan Suriyeli haberini de.
Ancak burada tartışılması gereken insan canı. Asıl olması gereken bu insanların
kendi evlerinde, kendi vatanlarında yaşaması gerektiği. Siyasi çıkarlar uğruna
bu insanların düzenlerinin bozulmaması gerçeği. En net ifadeyle bu savaşın sona
ermesi gerçeği…
Dini,
dili olmaksızın insan canı en kıymetlisi. Masum insanların ölmemesi ve bir an
önce Suriye’de yaşanan kanlı oyunun bitmesi ümidiyle…
Yorumlar
Yorum Gönder