GRAMAFON KAFE
Ankara’nın
Samanpazarı semtinde, her yeri gramofonlarla, taş plaklarla süslenmiş, küçük,
sevimli bir mekân Gramofon Kafe. İşletmenin sahibi ise Ali Okan. Camiada
bilinen adıyla Gramofoncu Ali. Bir merakla başlayan bu sevda, sonucunda koca
bir koleksiyon ve Gramofon Kafeyi getirmiş beraberinde. Orhan Gencebay, Elvis
Presley… gibi özel isimlerle adlandırılmış birçok köşenin bulunduğu mekânda
gramofonun kulağınızda bıraktığı hoş sedayı unutmak pek mümkün görünmüyor. Ali
Okan gramofon ile olan bağlantısını ise şu sözlerle açıklıyor: “Benin hikâyem
gramofonu söktüğümde başladı...”
Antikacıların, gümüşçülerin, hediyelik eşyacıların
sağlı sollu parsellediği, kaldırımları 1980 model taşlarla onarılmış, dik, dar
bir sokak Koyunpazarı yokuşu. Birkaç adım tırmanmaya kalkıştığınızda nefes
nefese kaldığınız ama koşarak çıkmak istediğiniz sokak Koyunpazarı Yokuşu.
Öfkeli ama gülebilen, soğuk ama içinizi ısıtabilen bir sokak Koyunpazarı
Yokuşu.
Yokuşun sonlarına doğru sağınızda kalan, önüne
birkaç masanın atıldığı, içeride Gülden Karaböcek’in hiç durmaksızın şarkı
söylediği, her tarafın altınla kaplı olduğunuz sandığınız, ahşap kapılı mekân
gözünüze çarpacaktır. Kapısında samimi bir gülücük karşılıyor sizi. Karşınızda
ise esmer bir kömür sobası, yanında ise sobaya göre yaşça büyük bir gramofon
selamlıyor gelenleri. Gramofon Kafeye hoş geldiniz…
Gramofoncu
Ali
Gramofon Kafenin açılış tarihi aslında pekte eskiye
dayanmıyor. Kafe 2010 yılının ilk günlerinde hizmete sunulmuş. Mekânda gramofon
alım-satım ve tamiratın yanı sıra taş plak sergilerini görebilmemiz
mümkün. Bunun yanında sevdiklerinizle
gidip sohbet edebileceğiniz ya da tek başınıza gidip kafa dağıtabileceğiniz bir
adres görevini de görüyor. Bu şirin işletmenin sahibi ise Ali Okan. Müzik
camiasında ve Ankara’da bilinen adıyla ise Gramofoncu Ali.
Ali Okan Yozgat
doğumlu. Tam bir Orhan Gencebay hayranı olan Okan, yaşını saranlara ise: “
Orhan babama söz verdim, yaşım otuz beş.” diyor. Evli ve iki çocuk babası olan
Gramofoncu Ali yine Orhan Gencebay’a olan hayranlığından dolayı kızına Deniz,
oğluna ise Orhan isimlerini uygun görmüş.
2010 yılının ilk
yıllarında açıldığını söylediğimiz Gramofon Kafenin oluşum aşaması bundan 15
yıl öncesine kadar dayanıyor. Gençliğinin ilk yıllarında antika mobilya restorasyonu
işiyle ilgilenen abisinin yanında çalışmaya başlayan Ali Bey, 1994 yılında
askere gitmek için Ankara’dan ayrılır. Askeri bitirip geri döndüğünde ise artık
onun için bazı şeyler değişmiştir. Gramofoncu Ali asker dönüşü abisinin
yanından ayrılmış ve mobilya bakım onarım işiyle uğraşan başka birinin yanında
işe başlamış. Hayatının dönüm noktası beklide bu hareketi olmuş.
Bir gün işyerinde
çalışırken ustasının eline bakımı yapılması için bir adet gramofon tutuşturulmuş.
O zamanlar gramofonun ne demek olduğunu bilmeyen Ali Okan o dakikaları şu
şekilde anlatıyor: “ Gramofonu görünce birden heyecanlandı. Ben ne olduğunu
bilmediğim için pek umursamadım. Ustam gramofonun bakımını yaptıktan sonra
güzelce kurdu ve elimizde olan plaklardan bir tanesini taktı. O ses hiç
unutamadığım, hala kulaklarımda çınlayan sestir. Çalan şey ise Müzeyyen
Senar’dan “ninni” isimli şarkıydı. İşte benim gramofonla tanışmam bu şekilde
olmuştur.”
Gramofon
işine giriş…
Ali Okan için
yıllar ilerledikçe şartlarda değişmeye tüm hızıyla devam etmiş ve daha sonraki
yıllarda kendine ait bir mobilya tamir dükkânı açmış. Günler geçtikçe işinde
daha iyiye giden Gramofoncu Ali’ye bir gün bakımı yapılması için 2 adet
gramofon teslim edilmiş. Takvimlerin 1998 yılını gösterdiği o günleri Ali
Okan’ın ağzından dinliyoruz: “Gramofonlar tamir ve bakım için banageldiğinde
anda ustamın yanından kalma merak duygusu da harekete geçti. Daha fazla
dayanamadım ve gramofonları söktüm. İçinde ne var ne yok merak ediyordum. İşte
benim hikâyem Gramofonları söktüğüm o an başladı. O gün bu gündür bu işin
içindeyim. Günler ilerledikçe daha çok gramofon gelmeye başladı, böylece bizde
gramofon ustası olduk çıktık. Ali Okan oldu Gramofoncu Ali…”
Gramofon
Kafe
Yoğunlaşan işler
arasında gramofona merağı daha da artan Ali Okan bir zaman sonra alım-satım
işine de girmiştir. Samanpazarındaki o küçük dükkân artık ona yetmemektedir.
Yani arayışlar içine giren Ali bey’in aklına Gramofon Kafeyi açmak gelir.
Farklı bir sistemin kurulacağı mekânda arayanacak her şeyi bulmak mümkün
olacaktı. Ali Okan Gramofon Kafe hakkında: “Samanpazarındakidükkânım bir zaman
sonra küçük gelmeye başladı. Gramofonları ve taş plakları koyacak yer
bulamamaya başlamıştım. Daha sonra
Gramofon Kafeyi açmak aklıma geldi. Burası eski dükkânımın iki katı kadardı.
Hem burada müşterilerimize yiyecek ve içecek servisde yapabiliyorduk. Gelenler
gramofonlara bakıyorlar, müzik dinliyorlar, kafa dağıtıp gidiyorlar. Bende
sevdiğim işi daha rahat yapabilmenin mutluluğuna eriyorum. Burası benim yuvam…”
Gramofon Kafenin
dizaynı diğer yerlere göre biraz daha farklı hazırlanmış. Her köşe ve masa için
bir isi düşünülmüş. Elvis Presley Köşesi, Orhan Gencebay Köşesi, Zeki Müren Masası…
vb. daha nicesi. Gramofonlar ve plaklar ise Kafenin belli yerlerine düzenli bir
şekilde yerleştirilmiş. Özen gösterilerek hazırlanan mekânda kusur bulmak imkânsız
gibi bir şey.
Mekânda en dikkat
çeken bölüm ise Ali Okan’ın ofisim dediği bölge. Aynı zamanda Orhan Gencebay
köşesi olarakta adlandırılan Ali Okan ve Orhan Gencebay’ın birlikte çektiği
fotoğraflarla, Gencebay’ın plaklarıyla donatılmış. Bu durumu Gramofoncu Ali
şöyle açıklıyor: “Orhan Gencebay benim babam gibi. Çok severim, çok değer
veririm kendisine. Müziğin filozofu olarak görüyorum kendisini. Hasan Saltık
vasıtasıyla tanışma fırsatı buldum kendisiyle. Heyecandan bir süre
konuşamadım. Sonrada susasım gelmedi. En
yakın zamanda onu Gramofon Kafede kendi köşesinde ağırlayacağım. Söz aldım.”
Gramofon
Kafeyi dinlemek için…
Tüm bunlar
çerçevesinde Gramofon Kafe gidip görülmesi gereken yerlerden birisi Ankara’da.
Gürültüyle sessizliğin harmanlandığı, samimiyetin sıcak bir çay bardağında
ikram edildiği bir yer burası. Bu günlerde Ali Okan Gramofon Kafenin şubelerini
açmaya çalışıyor. Onun telaşına ortak
olmak için, güler yüzünü görmek için, Gramofon Kafeyi dinleyebilmek için buraya
gidilmelidir…”
Yorumlar
Yorum Gönder